30 Mart 2010 Salı

Sosyal Medyacılar Acun Ilıcalı'dan bir şeyler öğrenebilir mi?

Her ne kadar yaptığı işler orjinallik açısından tartışmalı olsa da yaptığı her iş ortalama bir Türk izleyicisinin takip ettiği şeyler oluyor. Kutu yarışmasından yetenek yarışmasına önceki dönemlerden Acun Firarda'ya kadar hepsi bir şekilde izleyici buluyor. Bunun böyle olduğunu her halde Türkiye'nin en büyük iki firmasından reklam alması durumu ile anlamaya çalışmak pek hatalı olmaz.

Peki sosyal medya bu işten nasıl bir şeyler çıkartabilir kendine? ("kendime" de yazayım da birileri çıkıp bize işimizi mi öğretiyorsunuz demesin :))

* Acun Ilıcalı bütün yaptığı işlerde gençlere yöneldi. Acun Firarda da olsun yetenke yarışmasında olsun. Büyük şehirler dışında da olan üniversite gençliğini yakaladı. Onları oyunun içine dahil etti. Yetenek yarışmasında salon izleyicilerini ciddiye aldığını gösterdi olmayacak kişileri üst turlara çıkarmasını sağladı.

Sosyal medyacı buradan ne öğrenmeli? Gençleri oyunun içinde olduğunu hissettirecek projeler geliştir. Yoksa her yaptığı havanda su dövmekten başka bir şey olmaz. Her zaman gençlerin mümkün olduğunca ne istediğin anla herkesin senin gibi yaşadığı düşünme İstanbul dışına bakmayı dene.

* Acun Ilıcalı her zaman polemikten uzak oldu. Tartışmaya girmedi komşunun çocuğu modunda geçirdi hayatını.

Sosyal medyacı buradan ne öğrenmeli ? Tartışmaya girmek ne sana ne de yaptığın işe yarar getirir bir çok yaptığın vasat iş çoğu zaman sadece iyi insan olduğun için sevilecek ya da en azında eleştirilmeyecek.

* Acun Ilıcalı her yaptığı işin ne kadar zor olduğunu göstermek için sürekli kamera arkası görüntüleri kullandı. Acun Firarda çekerken bankların üstünde uyuya kaldığını çekip yayınladı.

Sosyal medyacı buradan ne öğrenmeli? Yaptığınız işin zor olduğunu göstermek için yapacağınız tek şey sizin işinizi iyi bilen kişilerin desteklerini almaya çalışmak. Sizi destekleyen kişiler yaptığınız işin aslında ne kadar zor olduğunu göstermenizde çok yardımcı olacak ve bu şekilde bir çok acımasız eleştiriyi sırtlarken size yardımı dokunacak

* Acun Ilıcalı sadece bir marka ile reklam anlaşması imzalamadı. Bir markaya sıkıca bağlanmadı. Acun Firarda zamanında Avea ile çalıştı şimdi Turkcell ile. İki marka içinde yararlı olmuştur.

Sosyal medyacı buradan ne öğrenmeli? Bir iş yapıyorsanız o işi savunun ama kölesi olmayın. Kölesi olurken saldırganlaşmayın.

* Acun Ilıcalı yaptığı işlere en alttan başladı. Eline mikrofon alıp sokaklarda spor röportajları yaptı.

Sosyal medyacı buradan ne öğrenmeli? Eğer sosyal medyada var olacaksak bu işin en dibinden en tepesine kadar her yerini görmemiz gerekir. Sosyal medya yöneticisi topluluk yöneticiliği yapmamışsa toplulukların istedikleri için strateji geliştirmesi zor olur.

* Acun Ilıcalı herkesin bir şekilde sonunu merak ettiren işlerde bulundu (Var mısın Yok Musun , Yetenek Sizsiniz). Kutu yarışması ne kadar kalite açısından tartışmalı olsa de o yarışmayı bir şekilde izlenir kıldı. (Adriana Lima , Bruce Willis , 50 Cent)

Sosyal medyacı buradan ne öğrenmeli? Eğer bir işin sonu merak edilmiyorsa o işi takip etmenin gereği yok. Sosyal medya araçlarında vakit geçirdiğim sürelerde şunu öğrendim Bir şey takip edilmesi için birkaç şey gerekli "merak , estetik , eğlence" bunlardan birini yakalarsa o iş her zaman başarılı oluyor. (Çok basit değil mi şimdi proje yapanlara ha keza olur da bu yazıyı okursa çok biliyorsan sen yap diyebilirler ben de eyvallah deyip benim uzmanlığım bu değil deyip ukalalık yaparım :) ona göre anlaşalım) Eğer yaptığınız işin kalitesi tartışılacaksa Adriana Lima'yı kullan yani sosyal medya ünlülerini kullan onlar sana bir şekilde güvenirlilik kazandıracak(Bu iş tam bir bıçak sırtı doğru ünlüyü bulmak en önemlisi tartışmalı bir kişiyi bulursan projeye elveda demek çokta zor olmaz)


Tekrar tekrar söylüyorum ben uzman değilim takipçiyim. Burada yazdıklarım ne Acun Ilıcalı'yı yüceltmek ne de sosyal medyacıları yermek içindir. Sadece bizim sosyal medya araçlarımızı kullanan insanlar ile Acun Ilıcalı'nın programlarını seyreden insanlarla aynı insanlar buna dikkat çekmek istedim. Bu liste çok çok daha uzun olabilirdi ama yazmaya üşendim.

Saygılar.

29 Mart 2010 Pazartesi

Keşke blog yazsalar



Derbi sonrası Galatasaray'da çevirmen eleştirisi devam ediyordu ki bence haklı bir eleştiriydi bu durum. Bir çok ingilizce dilini anlayan blog yazarı bu konuyu bloglarında konu olarak kullandı. Herkes bu iş niye böyle oluyor diye sorguladı. Tabi bu konuda en yetkili ağız olan Frank Rijkaard ne diyor onu öğrenemedik. (Bunun böyle olmasının nedeni Rijkaard'ın kendi isteğiyle İngilizce konuşmasıdır demeyin basarım küfür blog benim arkadaşım :) (blog magandasının el kitabından bir alıntı) gerçekten öyle olabilir bir ihtimal tabii olarak).

İşte bu yüzden dün akşam maç sonrası düşündüm "abi rijkaard neden bir blog açmıyor en hakim olduğu dilde de yazar" (kendi iç sesiyle konuşan bir garip blogçu). Galatasaray kulübü çevirmen(yeminli tercüman diye bir şey var) bulur herhalde yazıları çevirtebilecek. Bir çok spekülasyona kendi ağzından oradan cevap verir. Bildiğim kadarıyla farklı müzik zevklerine sahip bir insan. Renkli bir blogu olur. Zaman sorunu olmaz diye düşünüyorum. Her gün yazamaz ama böyle önemli maç sonralarında bir iki bir şey karalar. Hem kendi ağzından çıkanları araya tercüman etkisi girmeden okuruz öğreniriz. Bir başka dünyanın adamı Rijkaard'ın dünyasını anlarız.

Bu konuda benzer bir blog sahibi Ankaragücü'nde oynayan İngiliz futbolcu Darius Vassell. İyi bir blog yazarı Vassell. Futbolculuk hayatının yanında sık sayılabilecek zaman aralığında bloguna içerik girmekle ilgileniyor. Gelen yorumları dahi cevaplıyor çoğu zaman. Anadili İngilizce olunca bir çok Türk arkadaşta bu yaptığı işe yorumlarıyla katkıda bulunuyor.

İletişim sektörü profesyonelleri blog yazıyor bu konu takdir ediyorum ve tarzını sevdiğim insanları takip etmeye çalışıyorum. Bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Bir de dünyalarını merak ettiğim insanlar var. Misal süper modellerin dünyalarını merak ediyorum. Bir çok ülkeyi geziyorlar bir çok insan tanıyorlar. Büyük defilelerde farklı heyecanlar yaşıyorlar. Bu merakımı bir blog takip ederek gideriyorum. Bu blogu yazan kişi Coco Rocha adlı süper model. Biraz moda ıvır zıvırıyla meşgulseniz modelin ismini duymuşsunuzdur. Hayatını buradan anlatıyor. Defileler , çekimler , arkadaş eğlenceleri , başka dünyanın başka eğlenceleri ama aslında benden senden farksız kişiliklerini okuyorum.

Keşke bu konuda yazan Türk modelde olsa misal Deniz Akkaya (tamam eski model ama konuşmayı sever yazmayı da sever bence). Gayet okunulası bir blog olabilir aslında. Tabi bunlar dilek resmi web siteleri bile olmayan insanlardan bahsediyorum. Web sitesi açmak bu kadar mı zor bilmiyorum. Hele ki belli bir gelir üstünde insanlar için. Neyse bu konu çok uzun sürecek böyle giderse.

Not: Görselle dikkat ederseniz eğer Rijkaard hakkında hangi konularla ilgilendiğimizi analiz edebiliriz.

Darius Vassell Blog : Vassels World

Darius Vassell Wiki burada

Coco Rocha Blog : Oh So Coco

Coco Rocha Wiki burada

Saygılar.

27 Mart 2010 Cumartesi

Bunları paylaşasım var # 17

Sosyal medya ile ilgiliyseniz Facebook'ta bir Fan sayfasının ne anlama geldiğini ne anlarsınız. Hele ki ülkemiz gibi sosyal medya aleminin büyük kısmını oluşturan yer facebook olduğunu düşünürsek.

Thoughtpick blog Facebook'ta çok sıkı bir fan sayfası nasıl hazırlanır onun örneğini verdiği bir yazı yayınladı. Fan sayfası ve gruplar arasında olan farkları listeledi. hangi uygulamalar kullanılırsa daha zengin bir fan sayfası hazırlanır onu yazdı. statik HTML'den yayıncılıktan bahsetti bu yazıda. Benim gibi acemiler için çok yararlı güzel bir yazı olmuş.

Thoughtpick blog : HOW TO: Create a Kick-ass Facebook Fan Page

Saygılar.

26 Mart 2010 Cuma

Blog etkisi

Aslında böyle bir şey olduğunu bile bazen sorguluyorum. Yurt dışında olan örneklere bakıyorum buraya bakıyorum. Burada pek bir şey göremiyorum. Burada yazdığım her şey benim içinde geçerli çünkü olup olmadığı sorguladığım konunun içinde bende varım. Türk internet aleminde olan en güçlü etkiye sahip olan şeyin kim ne derse desin ekşi sözlük olduğunu unutmadan bu yazıları bu yazıyorum. Etkisizlik durumunu kısa kısa örneklerle açıklamak istiyorum.

*Hangi siyasetçimiz aman blog yazarları ne der diye bir cümle kurabilir? (Sarah Palin , Jay Leno'ya konuk olduğunda ağzından çıkan hatalı bir sözün blogosferden yankılarından dem vurabiliyor)

*Hangi ünlümüz "Yahu blog yazarları bizi bu gece asacak yine" gibi bir cümle kurabiliyor. (Hollywood starlarına Perez Hilton etkisi)

* Hangi film sadece bloglardan aldığı etki ile iyi gişe yapabiliyor. ( Bilimum hollywood bilim kurgu filminin bloglar ile yaptığı incelenebilir)

* Hangi büyük yönetmen blog yazarından bahsederken ondan korktuğunu söyleyebilir.(Quentin Tarantino'nun Aint it cool 'un sahibi Harry Knowles için söyledikleri)

Birazcık "neden" sorusunu sorarak "blog etkisini" şu an ki durumunu kafanızda şekillendirmeye çalışayım.

* Neden blog yazarlarının para kazanıp kazanmamasına bu kadar kafayı takıyoruz? Kaliteli içerik bir şeyler kazanmayı hak eder.

* Neden blog yazarının tarafsız olması konusuna takılıyoruz? Neden taraflı olmasın. Normal hayatımızda kaçımız tarafsız olarak düşünebiliyoruz.

* Neden blog yazarlarını kalıba sokmaya çalışıyoruz ? Blogçu kimseye hakaret etmiyor , kimseye iftira atmıyorsa , kişilik haklarına saygı gösteriyorsa , neden nasıl yazdığını sorgulayayım ki.

* Neden markalar için iyi-kötü konuşan kişileri markalar ile alakasız kişiler sorguluyor? Bırakalım marka , kendini savunacak dijital iletişim ekipleri bulup kendi sorununu halletsin.

Ne yazık ki ülkemizde blog etkisi diye bir şeyden bahsedemiyorum. Blogculuk kavramını savunan kişileri bir çoğu bloglarına her gün yazı yazmaya üşeniyorken (blogçudan istediğim tek şey yazı yazma sıklığının yüksek olması , ne kadar yer kaplıyorsan o kadar etkilisindir) Türk blogosferi tamlamasını kuramıyorum. İşini iyi yapanları tenzih ediyorum demek istiyorum. Keşke bunu içinden gelerek diyebilsem.

Saygılar.

25 Mart 2010 Perşembe

Küçük işletme ve sosyal ağlar

Facebook gibi sosyal ağlar küçük işletmeler için mükemmel bir tanıtım mecrası. Elbette tek şubesi olan kafe ve benzeri ortamlardan bahsediyorum.

Küçük işletme sahipleri fazla para harcamadan sosyal ağları kullanarak müşteri sadakatini artırabilirler. Bu işi yaparken de sadece yapacakları ufak jestler.

Türkiye'de herhangi bir kafeye girdiğiniz zaman kasanın arkasında asılı olan fotoları görürsünüz. Genellikle ünlülerin yer aldığı fotolardır bunlar. Bir ünlü rastgele o gün o kafeye gelmişse hemen foto çekilir bir kaç gün içinde kasanın arkasında ki yerini alır. Bir çok kafe sahibi bir dijital makineye yardımıyla bir çok insanı fotograflayıp sosyal ağ sayfasına koyup onları önemli hissettirebilir. Bu çok basit birşey daha bir çok yapılabilecek şey var aklıma gelenleri not etmek istiyorum.

* Sosyal ağ sayfasından durum güncellemesi yaparken indirimleri ve etkinlikleri duyurabilirsiniz. Gün içinde işletmenizin hareketsiz olduğu zamanlarda işletmenizi hareketlendirmek için sadece bu saatlerde geçen indirimleri duyurabilirsiniz.

* Facebook gibi ağlarda grup üyelerinin doğum günlerini öğrenip onlara çok ufak jestler yapabilir. Bu rsikli bir iş olsa da doğru zamanlama ve iyi niyet gösterisi ile çok güzel sonuçlar verebilir.

* Menülerde olan değişikliklerin duyurularını sosyal ağlar sayesinde yapabilirsiniz. Herkesin başına gelmiş olan fiyat karışıklığını böylelikle atlatabilirsiniz.

* İşletme içinde gerçekleşen organizasyonları ücretsiz kayıt edip youtube gibi siteler vasıtası ile paylaşabilirsiniz.

* İnsanların sosyal ağlar üzerinden yapacakları eleştirileri ve önerileri değerlendirebilirsiniz. Bazı hatalar insanlar kırılmasın diye söylenmez ama sosyal medya insanı biraz daha açık sözlü yapar. İnsanlar kendi hatalarını görmeyebilir. Sosyal ağlar sayesinde iyi bir müşteri ilişkileri sistemi geliştirebilirsiniz.

* Facebook sayfa öneri sistemi sayesinde aslında müşteriniz olmayan insanların sizi fark etmesini sağlayabilirsiniz.

* Bu sene içinde popüler olacağı düşünülen foursquare gibi servisler sayesinde insanların işletmenizi daha fazla duyurabilirsiniz.

* Ücretsiz blog sağlayıcıları kullanarak blog açarak gün içinde olan olayları ve olan etkilikleri anlatabilirsiniz. Yemek işindeyseniz yemek tarifi , başka türlü bir işte iseniz gerçekleştirdiğiniz çalışmaların aşamalarını anlatabilirsiniz bu blog sayesinde. Yaptığınız işin iyi bilinmesi size ve işe olan saygıyı artırması işten bile değildir.

Burada yazdıklarım herkesin yapabileceği ve bildiği işlerdir ama yine de bu işe cidden girişecekseniz bu işi profesyonelce yapan kişilerin bloglarına ulaşabilirsiniz biraz arama ile. Benim yazdıklarım nacizane önerilerimdir.

Saygılar.

24 Mart 2010 Çarşamba

Topluluk yöneticisi

Hani bu "community manager" denilen şey var ya işte o. Belki de sosyal medya işi yapan ajansların fiziksel olarak en çok çalışan elemanı. Yaptığı iş tam bıçak sırtı , "toplulukları yönetmek" zaten isminden anlaşılıyor.

Neyse topluluk yöneticileri benim gibi herhangi bir sosyal medya kullanıcısına nasıl davranacağını düşünüyordum. Hadi ben kolay müşteriyim hele ki buluttan nem kapan insanlara ne yapacak onu düşündüm. İşleri gerçekten çok zor. Tabi buraya gelmeden önce yapılan bir kaç çalışmayı inceledim. İncelemek derken aslında önüme düştü.

İlki "fake coca cola fan sayfası" olayı. Fake olduğu ortaya çıkınca beni şaşırtan koskoca firmanın Türkiye üzerinden yönetilen bir fan sayfası olmaması idi. Zaten işin aslını öğrenmeden yargılamak istemedim fakat bir çok kişi "fail" damgasını yapıştırmıştı. Fakat işin gerçeği ortaya çıkınca firmanın böyle bir hata yapamayacağı ortaya çıktı. Fake fan sayfasının yöneticisi aslında hata yapmamış olsaydı belki de kimse anlamayacaktı fake olup olmadığı(İyi bir sayfa yapmıştı bir çok kişi fake olduğunu düşünmedi bile). Bu durumu yönetmesi için tek yapması gereken "fan page ayarlarını doğru yapması(facebook wall kullanma yetkileri) ve sık sık teşekkür etmesi."

Diğer bir durum ise "kırmızıyakoş" sloganı ile yapılan Akbank çalışması. Aslında yapılan bir hata olmadığını düşünüyorum. Benim bu işten beklentim abartılmayan resmiyet idi. Galiba bir çok kişinin beklentisi de bu yönde ve daha fazla resmiyet üzerine idi. Topluluk yöneticisinin üslubu tartışma konusu olmuştu. Fakat iyi yönetilen bir iş olmasından dolayı üslup sorunu doğru diyaloglar kurularak aşıldı. Benim de bu iş sonucunda öğrendiğim de şu oldu eğer bir banka işi yönetecekseniz insanlara yaklaşırken fazla samimi olmayacaksınız sonuçta bankadan bahsediyoruz beklentiler daha fazla resmiyet biraz daha az samimiyet. Bu sosyal medya işlerine başlarken en başta yapılan işlerden biri olduğunu öğrendim geçen aylar boyunca "Firma için en doğru üslubu seç resmiyet samimiyet dengesini iyi kur"


Son örneğim ise Nestle'nin başına gelen KitKat'ın logosunu Killer şeklinde değiştirip Nestle'nin facebook sayfasını yorum bombardımanına tutan kullanıcılar. Bu bir firmanın başına gelebilecek tehlikeli bir olay olsa gerek. Sayfanın topluluk yöneticisinin acemice bir hareketi sonunda yaptıkları bütün dünyaya yayıldı. Yaptığı hata neydi peki "yorumları sileriz" demesi. Bu durumdan benim çıkardığım ise "Ne olursa olsun(Küfür dışında) yorumları silme , yorum sahibini ikna etmeye çalış" . Zor mu hele ki Nestle durumu için epey zor(neden zor Elma Alt Shift yazısını kesinlikle okuyunuz). Bu konu hakkında tam bilgi için Elma Alt Shift'te olan yazıyı okumanızı öneririm.


Saygılar.

23 Mart 2010 Salı

Friendfeed kullanıcısı

Çok yazan bir friendfeed kullanıcısı değilimdir. Sadece gerçekten bildiğim bir konu varsa bir şeyler yazarım , anket doldururum , okurum daha çok.

Friendfeed kullanıcısının bazı kötü alışkanlıkları vardır. Bu alışkanlıkları kötü olarak nitelendirmesi kesinlikle benim anlayışımla alakalı. Herhangi biri aşağıda yazacaklarımı çok normal olarak nitelendirebilir ki zaten o kişilerden bahsediyorumdur bu maddelendirmeyi yaparken. Bu yazıyı yazarken bende o kötü alışkanlıklardan bazılarını gerçeklemiş olacağım. İsim vermeden konuşacağım ve bunu bilerken yapacağım. Kötü alışkanlıkların biraz tadına bakıp bahsettiğim kullanıcıları anlamaya çalışacağım.

1- Friendfeed kullanıcısı isim vermeden konuşmayı sever. Özellikle sosyal medya konusunda konuşurken bunu yapar. Sevmediği insana çemkirir ama isim vermez. Sanki isim verse ne olacak sevmiyorsan sevmiyorsundur kimse birini sevmediği için kötü bir insan olmaz. Adını bile anmam diyorsan bu işin adli bir durumu vardır derim. Bir insanın adını almayacak kadar sevmiyorsan cidden canını yakmıştır.

2- Friendfeed kullanıcısı araştırma yapmayı sevmez . Her türlü konuyu google kullanarak bulabilecekken bir feed atar. Çözüm bekler. Cevap olmayınca bozuk atar.

3- Friendfeed kullanıcısı bir şeyi "fail" olarak ilan etmeden önce işin sorumlusuna sormaz Friendfeed'e sorar. Bir iki destekçi de yayarsa. Amanda ne güzel hata yakaladım diye övünür. 2 numaralı madde ile organik bir bağı vardır bu maddenin.

4- Friendfeed kullanıcısı "sosyal medya uzmanlığını" çok dert eder. Uzman olanlara laf sokulmaya çalışılır , uzman olanlar uzman olduğunu kabul etmez(çelişkili mi geldi size).

5- Aslında pekte öyle büyük bir şey olmayan şeyler dünya çapında başarı olarak gösterilmeye çalışılır ki bu durumun nedeni muhtemelen iş ile uğraşan kişinin sıkı bir Friendfeed kullanıcısı olmasıdır veya gerçekten iyi bir insan olmasıdır(iyiler her zaman kazanır mı?).

6- Friendfeed'i her açtığımda Kızıl Nehirler(aynı zamanda kitabı da var) filmi geliyor aklıma. Filmde hep kendi içinde evlenen ve gen havuzunu genişletmediği için dışarıdan gelen hastalıklara karşı direnci olmayan bir topluluktan bahsediliyordu. Friendfeed'te gittikçe bu topluluğa doğru ilerliyor bir çok kişinin bloguna sadece Friendfeed üzerinden akış gidiyordur büyük ihtimal. Friendfeed'in Friendfeed'e propagandası yapılıyor çoğu zaman.

Buradan yazdığım maddelerin hepsine birer örnek verebilirdim. Aslında örneklemediğim için çok rahatsız da oldum. Fakat sırf insanlarla uğraşıp onlara cevap verme havasında olmadığım için yapmadım bunu. İlerleyen zamanda bunu yapacağım her örneğe bir link. Üşendim şimdilik.

Not: Genelleme yapmak iyi bir şey değildir.

Saygılar.

22 Mart 2010 Pazartesi

Bunları paylaşasım var # 16

Friendfeed'te sık sık olan bir tartışma mevzusudur "sosyal medya uzmanı". Social media today sitesi yazarları sosyal medya uzmanlarını 9 tip olarak konumlandırmış ve sormuş siz hangi tipe uyuyorsunuz?

1-The Pretender : İstekli (ücretsiz herkese yardım eden şeklinde verilmiş tanımı)

2-The Trainer/Teacher : Eğitici/Öğretici

3-The Professional Speaker : Profesyonel hatip(başka kelime gelmedi aklıma)

4-The Content Curator : İçerik sorumlusu

5-The Event Organizer : Etkinlik organizatörü

6-The Community Manager : Topluluk Yöneticisi

7-The Content Creator : İçerik oluşturan

8-The Marketing Strategist : Pazarlama stratejisti

9-The Designer/Builder : Dizayn ve yapıcı

Bütün yazıyı çevirmedim tanımları siteden okumanızı tavsiye ederim tamamı için Social Media Today : The 9 Types Of "Social Media Experts" - Which One Are You?


Diğer paylaşacağım ise Social Media at Work sitesi üzerinden InSites araştırma firmasının yaptığı araştırma ve slayt.

Araştırma başlığı dünya çapında 940 sosyal medya kullanıcısı var(940 Million Social Network Users Worldwide) . Bu sayıya 2800 kullanıcı üzerinde yapılan araştırma sonucunda ulaşılmış.

Araştırmadan bir iki başlık şöyle verilmiş Social Media at Work sitesinde

*En yüksek büyüme potansiyeli Asya'da
*Kullanıcıların %35 bir markanın fanı
*En çok ortalama arkadaş sayısı Brezilyalılar'da 350 ile , dünya ortalaması ise 195.

Araştırma ile ilgili bir not: Bu araştırmaya Türkiye yine dahil değil çok nadiren dahil ediliyor bir çok araştırmaya zaten neyse. Kapsamlı bir araştırma olmamış olsaydı bu kadar rahatsız olmazdım aslında.

Social Media at Work : 940 Million Social Network Users Worldwide

Saygılar.

20 Mart 2010 Cumartesi

Öğrenciler için sosyal ağlar

Facebook var iken ya da her üniversitenin kendi forum var iken ne gerek var dediğinizi duyar gibiyim fakat bu tarz sosyal ağların bir çoğu facebook'un veremediği şeyleri verebiliyor üyelerine.

Türkiye internetinde öğrencilere özel bir çok sosyal ağ var bunların bazıları için bir araştırma yapmam gerekti. Her ne kadar bir çok üniversite kendi forumları üzerinden bir çok şekilde bu tarz sosyal paylaşımlarını gerçekleştiriyor olsa bile bir çok öğrenci sosyal ağı gayet aktif olarak Türk web dünyasında yer alıyorlar. Bu sosyal ağları içtenlikle facebook'a karşı duruşlarından dolayı tebrik ediyorum.

Haklarında hiçbir şey yazmayacağım deneyin elbette sizi çeken bir şeyler bulabileceksiniz.

Studentsn.com

turkstudent.net

hocam.com

sanalkampus.com

ortakantin.com

morbant.com (E tohum finalistlerinden)

unililer.com

younitr.com

akampus.com

Bu bir sıralama değildir rastgele dağılmıştır. Bu kadar çok olduklarını bile bilmiyordum. Keşke ilerde bir ikisi birleşse de büyük ağlara dönüşseler. Türkiye için bu kadar çok ağ olması pek yararlı değil hele ki facebook gibi bir devin yanında.

Bazı sitelerin arkasında gerçekten büyük ekipler var özellikle ortakantin , studentsn
ve hocam.com diğerlerine göre biraz daha ilerde. Morbant ise etohum finalistlerinden olmasıyla diğerinin önüne geçiyor gibi görünüyor. Hepsi başarılı olsun ister gönül.

A kampüs gibi eskilerin gayet büyük ağı şimdilerde o ününü kaybetmiş gibi görünüyor. Zamanında bir çok sıkı kullanıcısı olan site şimdiler eski canlılığından uzak gibi görünüyor.

Bu listede olan sitelerin bir çoğunun üniversite temsilciliği üzerine çalışmaları da var. Bir çoğu bilinirliğini böyle arttırmak istiyor.

Tekrar tekrar hepsine başarılar diliyorum.

Saygılar.

19 Mart 2010 Cuma

Komediye sosyal ağ etkisi



Belki haddimi aşarak böyle bir başlık atmış olabilirim. Bunu yazacak işi komedi olan insanlar var. Sürç-ü lisan ettiysek affola İki şey var son zamanlarda , çılgınca paylaşılan internet üzerinden. Birisi trolololo diğeri lazer tits .

İkisine de anlam veremedim bir türlü tamam komikler ama yani neden böyle hızlı bir şekilde dünyanın her köşesindeki kullanıcıların paylaşımlarına malzeme oldular. Sanırım artık komedi yerelleşmekten çıkıp global bir hala geliyor internet ve sosyal ağlar sayesinde.

Dünyanın herhangi köşesinden olan bir kişi lazer tits veya trololo'ya gülüyor. Ağlara karışma süresini etkileyen en önemli faktör ise galiba sosyal medya. Bir çok ağda trololonun remix versiyonlarını gördüm. Galiba o remixler ile küresel bir komediyi yerelleştirmeye çalışıyorlar. Sosyal ağlar insanları galiba sandığımızdan da çok birbirine yakınlaştırdı. Kültürel etkileşimi çok fazlalaştırdı.

Lazer Tits buradan (Dikkat +18 içerik olabilir)

Trololo Alkışlarla yaşıyorum burada

Not: Fotoyu ticari bir mecrada olarak kullanacaksanız Lazertitse sorunuz :)

Saygılar.

18 Mart 2010 Perşembe

Twitter'ın reklam modeli ne olacak acaba?

Zaten bir çok kişinin kafa yorduğu bir şeydi bu. Twitter ve reklam hadisesi. Ben de biraz düşündüm nasıl reklamlar olabilir. Twitter , bu reklamlar ile twitter basitliğini bozmaması gerektiğini biliyor olmalı.

* İlk aklıma gelen yöntem herkesin takip etmek zorunda olduğu bir reklam botu. Bu reklam botu her 1 saatte 4-5 reklam tweeti gönderebilir. Spam gibi görülse de biraz doğru zamanlama ile güzel sonuçlar doğabilir. Bu sonuçların doğması için twitter çeşitli anketler ile kullanıcı özelliklerini alabilir. Bu yöntem aslında yazacağım bütün maddeler için geçerli. Belirlenen hedefe doğru hedef kitle ile gidersin.

* Diğer bir yöntem ise Trending Topics bölümünde olan başlıkların sayısını artırmak. Artırılan başlık tabi olarak reklam başlığı olacak.(herhalde reklam olduğu bildirmek zorunda olduğu için bu bir reklamdır ibaresinin olması lazım)

* 3. parti uygulamaları bildirdiği kutuyu biraz büyüterek orayı reklam alanı olarak kullanabilir. Sanırım en kolay yöntemde bu olur.

* Ünlülerin arka görüntüleri için yine ünlüler ile anlaşıp(anlaşmasına gerek var mı?) onların sponsorlarının reklamını koyabilir.

Bu yazdıklarım şu an olan twitter işleyişine minimum etkiyi yapacak seçenekler gibi görünüyor benim için. Twitter kullanıcılarının bir çoğu twitter'ı basit olduğu için kullanıyor. Eğer reklam sevdası nedeniyle bu basitliği kaybederlerse bir çok kullanıcı tarafından canları sıkılır.

Twitter bir çok kişi için büyük bir sosyal medya hareketi olarak görüldüğü için aynı büyüklükte reklam modeli beklentisi de oluşturmuş olabilir bu durum.

Benim aklıma gelen seçenekler bunlar. Yine söylüyorum ben uzman değilim sadece dikkatimi çeken şeyleri yazıyorum sürekli. Burada yazdıklarımla kimseye akıl vermek gibi bir niyetim yok. Burası benim herkese açık not defterim.

Saygılar.

The Who seven CSI




Bu haftalık alakasız yazı yazma hakkımı The Who ve Csi serisi dizilerinin müziklerini paylaşarak kullanacağım.

The Who - Baba O'Riley (Csi New York )



Fizy Link

Youtube Link

The Who - Won't Get Fooled Again (Csi Miami)



Fizy Link

Youtube Link

The Who - Who Are You (CSI: Crime Scene Investigation)(Las Vegas)



Fizy Link

Youtube Link

Sevdiğim grubun müziklerinin bir dizide kullanılması benim hoşuma gider çoğu zaman Csi New York dizisini bu yüzden izliyorum. Yoksa öyle aman altyazısı çıktı mı? yok efendim ne zaman internete düşer? şeklinde bir takibim yok tv de ne zaman çıkarsa o zaman bakarım bu diziye.

Not : Foto grup ile ilgili wiki maddesinden alınmıştır

Saygılar.

16 Mart 2010 Salı

Sports on Facebook



Başlığı hemen kısaca açıklayım. Facebook'un NCAA(Abd kolej sporları kurumu) March Madness(NCAA'in basketbol ayağının playofflarının mart ayında olmasından dolayı böyle deniliyor) için başlattığı ve Abd üniversitelerine yönelik bir spor fan sayfası. Buraya kadar önemli değil yapılır çok normaldir hatta niye daha önce yapmamış

Fakat dikkati çekmek istediğim şey zaten NCAA'in resmi bir sitesi var iken Facebook neden bir fan sayfası açmayı planlar? Nedeni şu olsa gerek ; sürekli duyulduğuna göre Abd'de en çok kullanılan 2. site facebook'muş. Facebook bu durumu daha da güçlendirmek istiyor (belki de 1.liğe oynamak istiyorlar) İnsanların facebook dışına çıkmadan da her türlü paylaşımlarını ve ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor bu hareketiyle. Zaten kuruluşunda üniversite ağı olarak kurulmuş olan facebook öğrencileri kendine daha da bağlamak istiyor olabilir.

Yakın zamanda Dünya kupası için böyle bir sayfa görürsek şaşırmayalım. Facebook bu hareketleriyle büyük organizasyonlarda kendine büyük paylar almaya çalışacak.

Sports on Facebook sayfası

NCAA için Türkçe wiki sayfası

Görsel NCAA wiki sayfasından alınmıştır.

Düzenleme : Bu yazıyı yazdıktan biraz sonra Facebook Abd'de 1 numara olmuş :)

Saygılar.

15 Mart 2010 Pazartesi

Bunları paylaşasım var # 15

Architecting A Social Web Marketing And PR Strategy ; anlaşılacağı gibi sosyal web pazarlaması ve pr stratejisi mimarisi (oluşturulması demiş olsaydım o da olurdu neyse)

TheFuturebuzz sitesinden Adam Singer bu konu hakkında bir çalışma hazırlamış konuyu 5 başlıkla şekillendirmiş. Bu aralar bir çok farklı sosyal web pazarlaması işi görüyoruz. Bu çalışma ile onları karşılaştırabiliriz. Başlıklar şöyle ;

1.Identify audience : İzleyiciyi tanımla ya da hedef kitleyi belirle
2.Define objectives : Hedefi(pazarlama hedefi) tanımla , proje başlamadan önce beklentileri tanımla
3.Develop strategy : Strateji geliştir
4.Implement tools/tactics : Sosyal ağları kullanma taktikleri (Alet çantası taktikleri)
5.Metrics/measurement : Ölçüm

Case Studies : Örnek çalışmalar başlığı olarak verilmiş. Yukarıda sayılan başlıkların iyi örneklendiği düşünülen çalışmalara linkler.

Architecting A Social Web Marketing And PR Strategy (The Future Buzz Adam Singer)

Saygılar.

13 Mart 2010 Cumartesi

Tron Legacy



Tron filmi 1982 yılında çekilmiş bilim kurgu(Cyberpunk bile denilebilir aslında) filmidir. Bir hackerın sanal dünyaya geçmesi üzerinden ilerleyen bir hikayesi vardır. Sanal dünyaya geçen karakterimizin kötü program Master Control ile mücadelesi anlatılır. Birçok dizi filmde Tron göndermesi yapılır. Örneğin Chuck dizisinin baş karakterinin oda duvarında Tron filminin posteri vardır. Dizinin hikayesi ile Tron hikayesinin benzeşen yanları bile vardır. Chuck Bartowski karakterinin babası olan Orion ile kötü karakter arasında da programları çalıp kendinin gibi gösterme hikayesi vardır. Dizi takipçileri bu durumu anlayacaklardır.

Neyse Tron filmi yeni versiyonu olan Tron Legacy ile karşımıza 17 Aralık 2010'da 3 boyutlu olarak çıkacak. 1982 versiyonunu yakında seyretmiş bir kişi olarak filme gitmeden önce tek diyeceğim 1982 versiyonunu seyretmeden yeni filme gitmemeniz. İlk filmi seyredip Tron filminin havasına şimdiden girebilirsiniz. Merakla yeni filmi bekliyorum. Jeff Bridges faktörünü de unutmamak lazım yeni filmde de olacak. Konusu hakkında ufak bir not geçeyim şöyle ; Kevin Flynn'ın oğlu 25 yıldır kayıp olan babasını arama macerası sırasında siber aleme geçiş yapar. Benim de bildiğim bu kadar şimdilik.

Yakın zamanda (8 mart) ilk resmi trailer yayınlandı. Zaten film için önceden bir çalışma Flynnlives adresi üzerinde de devam ediyordu. Tron filminin baş karakterinin adı Kevin Flynn'dir (Jeff Bridges)

Geçen seneden Avatar ve Paranormal Activity üzerinden aşina olduğum bilim kurgu bloglarını hareketlendirme bu film için de geçerli. İo9 blogu bir süredir Tron Legacy hakkında bir çok yazı yazıyordu. Bir de Viral çalışma olunca ortalık iyice ısınmaya başladı uzun bir süre olmasına rağmen çok sıkı bir çalışma var.

Tron Legacy hakkında bir çok bilgiye ulaşabileceğiniz bir kaç linki bir araya getirdim.

Tron Legacy Viral Campaign (Thoughtpick Blog) Tron Legacy filminin sosyal medya hareketleri için yapılmış çalışma.

Tron Legacy resmi trailer (İO9)

Tron Film ingilizce wiki maddesi

Tron hakında çıkarılan diğer ıvır zıvırlar (oyun vs) wiki maddesi

Flynn Lives adlı viral çalışmasının başlangıç noktası olan site

Tron 1982 Imdb sayfası

Tron Legacy 2010 Imdb sayfası

Not: Poster , filmin Imdb sayfasından alınmıştır. Lightcycle kullanan Sam Flynn görüntüsü.

Saygılar.

11 Mart 2010 Perşembe

Funmall : Türk işi sosyal oyun

Burada da sürekli yazıyorum "Sosyal oyun , sosyal medyayı bir çok kişi için çekici kılan faktör" . İşte biraz geçte olsa bir Türk firması sosyal oyun dünyasına girmiş oldu. Batak ve okey gibi facebook oyunları vardı. Fakat farmville gibi veya yoville gibi bir oyunumuz yoktu.

Oyun hakkında buradan herşeyi öğrenebilrsiniz. Funmall

Bu oyununun tutup tutmayacağını yakında öğreneceğiz. Social Game inside sitesinin haftalık raporlarında listelere girmişse tamamdır. Büyük ihtimal tutacağını düşünüyorum çünkü en önemli özelliklerden biri Türkçe olması. Genel olarak bu tarz oyunlarda olan kolaylık Funmall'da da var. Yakında insanların Facebook duvarlarında görebiliriz Funmall ile ilgili yönergeleri.

Son zamanlarda tutmasını istediğim en önemli girişimlerden birisi Funmall. Farmville istatistikleri ortayken tutacağını düşünüyorum. Bence bu oyun ile Türkler(firmalar) sosyal medyanın şifrelerini biraz daha çözecek. Daha büyük işler çıkması yakındır diye düşünüyorum. Elbette bir facebook olmaz ama facebook veya diğer ağlar ile kullanılabilen büyük bir uygulama çıkabilir.

Saygılar.

10 Mart 2010 Çarşamba

Teşekkürler

Bu dizi ve filmlerin alt yazılarının çevirilerini yapıp bu çevirileri paylaşan arkadaşlara bir teşekkür yazısıdır.

Bu aralar çok boş vaktim olduğu için dizi ve film izleyerek bu vaktimi geçiriyorum. Tabi maddi gücüm sınırlı olduğundan dolayı belli yöntemleri kullanarak izliyorum. Bu şekilde izlenildiği zaman çoğunlukla alt yazıya ihtiyaç duyuluyor. Altyazılaın kaynağı olarak divxplaneti kullanıyorum.

İndirip kullandığım alt yazıların çeviren arkadaşlara teşekkür etmek için tek tek mail atmak ve onların mail kutularını meşgul etmektense buradan teşekkür edeceğim.

24 dizisinin çevirmenleri: NeOttoman, Emre Bekman,G-G, gothique, Sleepwalk3r.

Chuck dizisinin çevirmeni : Emre Bekman

White Collar ve Blue Mountain State dizisinin çevirmeni : eşekherif

Gossip Girl dizisinin çevirmenleri :Uçurtma Bayramları , Risendark

Sizlere teşekkür ediyorum. Boş vakitlerinde yapacak bir şeyi olmayan ve belli maddi gücü olan insanlara yardımcı olduğunuz için teşekkürler.

Elbette dizileri ve filmleri bu ortamlara ekleyen arkadaşlara teşekkür etmek lazım onlara forumlarda rep olarak geri dönüş yapıyorum :)

Keşke maddi gücüm olsa da her hafta 2 veya 3 filmi sinemada seyretme imkanım olsa. Keşke diziler Abd ile eş zamanlı yayınlansa. Filmleri çekenlere haksızlık etmek istemiyorum herkesin işi zor parası olmayıp izlemek isteyenlerin de tek şansı bu. Kimsenin hakkını yemek istemiyorum. Tvde seyrediyoruz ama sansür yüzünden reklam yüzünden film seyretmek işkenceye dönüşüyor.

Teşekkürler.

Saygılar.

9 Mart 2010 Salı

İlk çeyrek geçilirken genel bakış

Her gün bir yazı parolası ile yola çıktığım bloguma 3 gündür hiçbir şey yazamıyorum. Bir şeyler oluyor özellikle Friendfeed'te fırtınalar kopuyor bir marka ve promosyon kutusu yüzünden.

İşi yapanlar açıkladı kriterlerini söylediler. Sanırım tartışmalar kutuyu alanların bakın şuradan bir kutu geldi ne güzel demesiyle başladı (sanırım kutuların gelip gelmediğini yazmamış olsaydılar sorun olmazdı ve kutuyu alanların marka ile bağlantılı oldukları dedikoduları ortalığı karıştırdı). İyi oldu veya kötü oldu bu marka ve işi yapanların sorunu ortalıkta 10'larca sosyal medya gözleme aracı var bu konu hakkında olan yorumları toplayabilirler ve toplayacaklardır muhtemelen. Aslında konuya çok vakıf değilim biraz daha araştırma yaptıktan sonra kıvılcımın asıl çıkış noktasından başlayarak bir şeyler yazacağım.

Neyse benim konum bu değil , benim konum bir şeyler yazamamak ne yazık ki bu aralar çok sıkı gelişmeler olmuyor sosyal medyada. Elbette satın almalar işten çıkmalar oluyor startuplar fırlıyor sağdan soldan ama beni heyecanlandıracak bir şeyler bulamadım.

Bu yılın ilk çeyreği geçilirken dikkatimi çekenleri yazayım en iyisi.

*Twitter halen Türkçe değil. Bence bunun nedeni trending topicse bir tane bile Türkçe kelime sokamamız. Burada olduğumuz gösteremiyoruz demektir bu durum.

*Facebook halen bazı kullanım yönergelerini Türkçe'ye çevirmedi. Facebook içinde en kalabalık ülkelerden olduğumuzla övünüp duralım. Fakat facebook'un bu büyük çoğunluğu gözardı etmesi konusunda bir şey yapmayalım.

*Müyap ülkesinden ulaşılamayan bir sitede resmi bir kanal açtı. Bu işi iki yönü var. Birincisi Youtube için açılma sinyali denilebilir. İkincisi kapalı olan bir sitenin bir çok siteyi kapattıran bir oluşum ile işbirliği yapması(işbirliği doğru kelime olmayabilir). İki konuda çok su götürecek konular.

*Yılın ilk çeyreği geçilirken konum temelli sosyal araçlar Türkiye'de pek tutmamış gibi görünüyor. Bir kaç Türk örneği çıkmasına rağmen halen istenilen safhada değil.

*Friendfeed hafiften teklemeye devam ediyor. Sıkı kullanıcılarını diğer servislere kaptırıyor(çok yavaş olsa da). Türkiye'den alternatiflerinin çıkacağı söylentilerin dolanıyor ortalıkta. Tutar tutmaz konusunda çıkınca konuşacağım.

*Son yapılan sosyal medya kampanyaları firmaların canını sıkacağa benziyor. Yıllardır fildişi kulelerinden iş yapan firmalar halk arasına karışınca tepkileri karşılamakta zorlanacaklar gibi.

Kısa yazacağım diye düşünürken yine uzadı. Yazmaya başlamak lazım bir kere devamı geliyor kendiliğinden.

Not : Bu hakkında resim yok aslında aklıma gelen bir şey var ama onu çizmeye üşendim. Üşengeçliğin bir hastalık olduğunu düşünmeye başladım.

Saygılar.

6 Mart 2010 Cumartesi

IMDb ve Twitter kullanma yöntemleri



Live Blogging (canlı bloglama) yeni medyanın getirdiği güzelliklerden biri geçen aylarda Grammy ve Sundance üzerinden bu konu hakkında yazmıştım. Bugün oscarlar yaklaşırken canlı bloglama şeklinde takip etmek isteyenler için İMDb'nin twitter adresini önereceğim.

Aslında İMDb'nin 1 değil 3 adet twitter hesabı var.

İMDb : Günlük sinema haberlerini geçtiği hesap

İMDb Tv : Tv olayları hakkında bilgileri geçtiği hesap

İMDbLive : Festivaller , ödül törenlerinden canlı bloglama yapılan hesap. Oscar ödüllerini buradan takip edebilirsiniz. Tören salonuna fotoğrafçı gönderecekler mi? . Onu bilmiyorum ama twitter'dan takip edelim nasıl olacak diyorsanız bu adres denenebilir.

Bu hesapların bir güzelliği de bir twitter botuna sahip olmaları. Bu bot nasıl çalışıyor ? Şöyle ; merak ettiğiniz filmin adının yazıyorsunuz ve başına t(title: konu) yazıp @imdb adresine tweetliyorsunuz. Bu bot size filmin İMDb sayfasını gönderiyor. Yalnızca title değil p(person:kişi) yazıp sonuna merak ettiğiniz kişiyi yazarsanız. Bu seferde oyuncunun sayfası tweet olarak geri geliyor.

Yukarıda anlattığım konu aslında alışveriş sitelerinin twitter hesaplarında rahatlıkla kullanılabilir. f(fiyat), ürün adı gönder geri gelsin. Neyse hesapları olduğuna şükretmek lazım aslında bu bile yeter şimdilik. Haddimi aşmayayım her işin olduğu gibi bu işin uzmanları var onlar yazsın.

Saygılar.

5 Mart 2010 Cuma

En iyi 25 facebook oyunu (2 Mart 2010)



Listede büyük değişiklikler yok. Farmville birinci yine. Yeni gelen 2 oyun var bu oyunlar Hero World (Rock You) ve Farm Life (Playdom) . Farmlife farmville'in rüzgarından yararlanmak isteyecek gibi görünüyor.

Kullanıcı sayılarında en çarpıcı değişiklik ise Pillow Fight (Shikha) oyunda olan 8.4 milyonluk eksi yöndeki değişiklik.

Bir diğer dikkat çekilmesi gereken nokta ise listenin ilk 8 sırasında olan oyunların 20 milyon aylık aktif kullanıcı istatistiği.

Farmville 83 milyon yaptı bu sayıyıyı bu ay sonuna kadar bu sayı 90 milyon olabilir şu an ki artış miktarında o çıkartılabilir(7 milyon)

İlk 10 içinde yer alan ve kullanıcı sayısından düşüş yaşayan 2 uygulama var . Happy Aquarium (CrowdStar) 1.5 milyon kullanıcı ve Fihville(Zynga) 800 bin.

Zooworld (Rockyou) 4 milyonluk artışla rakiplerini geride bırakıp ilk 3 e doğru hareket edebilir. Şu an 8. sırada.

Not: Sadece yeni oyunlara link vereceğim bundan sonra. Diğerleirni bu yazıyı okuduğuna göre zaten oynuyorsunuzdur.

Saygılar.

Bunları paylaşasım var # 14

Yine iki güzel incelemeyi paylaşmak istiyorum. İlki Müzisyenler için facebook kullanma rehberi İnside Facebook sitesinin yaptığı uygulama derlemesi.

Ilike , Rootmusic , İnvolver ve Hit or Not uygulamalarına değinmişler. Facebook uygulamaları ile facebook'un myspace'e ciddi bir alternatif olduğunu dikkat çekilmiş.

Derleme İçin link burada Options Continue to Grow for Musicians on Facebook

Diğer araştırma ise bloga yazmaya başladığım zaman benim de kısaca değindiğim link kısaltma servisleri konusu . 3 servise değinilen yazıda . Servislerin analitik uygulamalarda öne çıkanları listelenmiş.

Yazının linki 3 Great URL Shorteners with Analytics (june.typepad.com)

Yararlı olduğunu düşündüğüm iki derleme . Sonuçta bu tarz derlemeler olmasa bazı servislerden haberdar olamayacağız. Birilerinin işine yaraması dileğiyle.

Saygılar.

3 Mart 2010 Çarşamba

Diziler ve sosyal medya # 7



Bu sefer ise Spike Tv 'nin Blue Mountain State adlı gençlik dizisinin sosyal medya hareketinden bahsedeceğim.

Spike Tv kanalının izleyici kitlesi ile sosyal ağları kullanıcı kitlesi örtüşüyor diyebiliriz. Spike Tv genç erkekler tarafından daha çok tercih edilen bir kanal olmasından dolayı sosyal medyada yaptığı hareketler gerçekten etkili olabiliyor.

Dizinin facebook sayfasında özellikle bir şey dikkatimi çekti. Dizinin kendine has etkinlikleri var sürekli olarak bu etkinlikleri güncelleyip yenilerini ekliyor. Her hafta başka bir üniversiteye gidip orada bir tur düzenliyorlar. Tabi bu turlar dizinin promosyonu olduğunu unutmamak lazım :)

Twitter kullanımı için şöyle bir örnek var. #bms Hashtag'ını kullanıp anlık olarak twitter görüşlerini belirtmelerini istiyorlar. Bunu dizi yayınlandığı sırada altyazı olarak geçiyorlar. Real time bir görüş alışverişi trafiği yaratmaya çabalıyorlar. Bunu daha önce görmediğim için farklı geldi bana.

Dizinin ağ sayfalarına kanal sayfasından ulabilirsiniz.

Not: Dizi iyi bir dizi değil fiziksel komedi seviyorsanız izleyebilirsiniz. Altyazıyı hazırlayan Eşekherif nickli arkadaşta diziye aslında epey katkıda bulunuyor onunda hakkını vermek lazım. Dizi +18 unsurlar içeriyor unutmadan söyleyelim.

Not 2 : Dizi hakkında bilgi edinmek için Spike Tv sayfasından kısa videoları seyredebilirsiniz.

Spike Tv Blue Mountain State sayfası

Twitter'da #bms ile yapılmış arama burada

Spike Tv wiki sayfası burada

Saygılar.

2 Mart 2010 Salı

Bunları paylaşasım var # 13

Social Media Today sitesi bir araştırma yayınladı. Birçok soruya yanıt aramıştı araştırmada. Benim bu sorular içinde dikkatimi çeken "Twitter'dan neden ayrılıyorsunuz?" sorusu ve alınan yanıtlar.

İnsanlar twitter'dan sıkıldıkları için ayrılıyormuş. Buna hiç şaşırmadım. benimde sürekli değindiğim nokta bu twitter böyle giderse sıkıcı bir yer olacak. Zaten twitter'ı anlık mesajlaşma olarak kullananlar yüzünden oldukça karışık bir hal aldı. Millet birbirine smiley gönderiyor sadece. Günaydınlar havada uçuşuyor (50 milyon tweet nasıl oldu merak ediyordum :D).

Twitter bu durumdan nasıl kurtulur insanların sıkılmalarını nasıl önler? Bu çok zor şu an twitter'ın hareketlerini kontrol eden büyük çoğunluk sıkılan kişilerin , sıkılmasının asıl nedeni. Çok az kişi twitter sayfasında smiley görmek istiyor. isteyen olduğunu bile sanmıyorum. Zaten bu kadar çok konuşacak şeyi olanlar msn kullansın minvalinde yakarışları çok kez gördüm twitterda.

Neyse bu durumdan tek kurtuluş yolu listelemek kesinlikle listeleyin. Bulun bir sistem ayırın geyikçiler ile işe yarar paylaşımcıları , boş durmasın liste opsiyonu.

Neyse saptım konudan. Twitter sıkıcı bir yer olacak hiç bir yenilik hiçbir değişiklik yok yakın zamanda ayrılmayı planlamıyorum ama başka servislerden kullanmaya devam edeceğim herhalde bir süre sonra(Friendfeed alternatifleri yazısında bunlardan bahsettim). Bir değişiklik bekliyorum ama olan biten yok birşey bakalım ne olacak.

Saygılar.

1 Mart 2010 Pazartesi

Friendfeed alternatifleri

Siteleri tek tek anlatmayacağım ama friendfeed'e yakın işler yapan siteleri listeleyeceğim. Friendfeed bir gece kapalı kalınca herkes gibi ben de alternatif servislere de yönelmeye karar verdim. Friendfeed'in akıbetinin ne olacağı belli olmaz. Tabi friendfeed içinde olan bilgi birikimide başka yerde olmaz ama yine de alternatiflerin elimizin altında olmasında yarar var.

* Cliqset : Yahoo ve google gibi popüler servisler ile giriş yapılabilmesi ile önemli bir avantajı var. Halen çok popüler değil ama friendfeed ile aynı işler yapabilmesi ile ciddi bir alternatif.

* Nsyght : Avantajı Türkçe olması ve Türklerin geliştiren ekibin için olması. hemen hemen cliqset ile aynı işi yapan site. Türkçe olmasının avantajı le benim için ciddi bir alternatif. Video , ses , haber , foto , tartışmalar gibi filtreleme seçenekleri ile feedlerimizin çöpe dönme ihtimalini en aza indirebiliyoruz.

* whispurr : İçinde yine Türklerin olduğu bir ekiple ve twitter'ın tasarım mantığına yakın şekilde tasarlanan site. twitter'da olan 140 karakter burada 300'e çıkıyor. Alternatif olmasını isterim ama twitter'a alışan insanlara burayı göstermek lazım ilk önce.

* Google Buzz : Link bile vermeden yorum bile yapmadan geçeceğim friendfeed'te olan teknik arıza sonucunda insanların hemen kaçıp geldiği servis oldu kendisi. Ben hala ısınamadım kendisine bakalım ne olacak?

* Digg : Geçen günlerde söyledim yine söylüyorum Türk kullanıcı sayısı fazla olsa friendfeed'in yüzüne bile bakmayacağım. Herkes biliyordur digg'i. Tek dez avantajı digg'e özel içerik oluşturamamak yani sadece digg kullanıcılarının göreceği içerikler. Aslında digg'in işleyişini haber sitelerinin yorumcuları(kullanıcı) çok sevebilirdi.

* Favit : Aslında burada yazmayacaktım Türkçe olduğunu bilmiyordum. Türkçe olduğunu öğrendikten sonra yazılması gerektiğini düşündüm. Sloganı gayet açıklayıcı aslında Stream & Share. Rss reader olarakta kullanılabiliyor.

İlk olarak akıma gelenler bu siteler daha sonra başka alternatifler doğarsa veya gözüme onlar hakkında da bir şeyler yazarım.

Saygılar.

Facebook Sayfası